Tamamen Elektrikli İlk MINI.
Bütün sektörlerin iş kollarında teknolojik dönüşümlerin ve adaptasyonların hızlıca devam ettiği ve günümüzde otomotiv sektörünün de odaklandığı ve adapte olmaya çalıştığı alan Elektrifikasyon. Her gün markaların tamamen elektrikli veya hibrit modelleri ile tanışıyoruz.
Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de her geçen gün elektrikli otomobil sayısı artıyor. E-Mobiliteye odaklı ve bu alanda ciddi yatırımlar yapan BMW markasında da ilgili çekici modeller tutkunlarının beğenisine sunuluyor. MINI markası da bu alanda yeni modeller geliştiren markalardan biri. Yaklaşık 3 aydır kullandığım ve sürüş deneyimi olarak son derece keyif aldığım tamamen elektrikli ilk MINI olan Cooper SE ikonik tasarımı ve dinamik yapısı ile göz dolduran bir model olduğunu söyleyebilirim. Cooper SE hakkındaki sürüş deneyimlerimi sizinle paylaşacağım. Hadi buyurun…
1. Tasarım.
Cooper SE tasarım olarak MINI modellerinin ikonik tasarımına sahip. Gerek dış tasarımı ile gerek iç tasarımı ile kendine özgü çizgileri olan dinamik ve sportif bir model. Tasarıma ön ızgara ile başlamak istiyorum. Aerodinamik özellikleri iyileştirmek için tamamen kapalı durumda tasarlanmış ve üzerinde “MINI Electric” logosu yer alıyor. Ayrıca otomobilin logosunda, ön ızgaralarında, jantlarda ve ayna kapaklarında markanın “Energetic Yellow” olarak adlandırdığı sarı rengi ile fark edilir bir duruş sağlıyor. Otomobilin kaputunda motora hava akışı sağlamasa da hava akış kanalını bu tasarımda korumuş. Ayrıca ikonik modelde gelen ve Roulette Spoke veya Corona Spoke olarak da geçen jant tasarımı da son derece dinamik ve dikkat çekici.
Şalter tarzı düğme grubu ve iç aydınlatma da son derece dikkat çekici olduğunu söyleyebilirim. Ayrıca iç aydınlatmayı tavan aydınlatma grubundaki şalter yardımı ile sunulan farklı renk kombinasyonlarını rahatça değiştirebiliyorsunuz. İkonik modelde deri döşeme kullanılmış ve döşemenin birçok yerinde İngiltere bayrağı işlenmiş. Otomobil 3 kapılı olarak tasarlandığından aile kullanımı için biraz zorlayıcı.
2. Performans.
Cooper SE’nin kaputunu açtığınızda bu alanı tamamen dolduran motor koruma kapağı ile birlikte 184 bg ve 270 Nm torka sahip elektrikli motor karşılıyor.
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki elektrikli otomobillerin en önemli sürüş keyfi olan bütün devirlerde ivmelenme hissi Cooper SE’de de son derece akıcı ve etkileyici. Gaz pedalına dokunduğunuz an ivmelenme hissinin yarattığı harika duyguyu fazlası ile yaşattığını söylemeliyim. Cooper SE yol tutuşu ve direksiyon hissi beklentimin çok üstünde, son derece başarılı buldum. Otomobili kullanırken Active Slip Regulation ASR sistemi ve pillerin yerleştirme konumu ile ağırlık merkezi iyice aşağı çekilmiş. Bu şekilde marka ikonik go-kart hissi yaratmayı hedeflemiş ki bence başarabilmiş.
Otomobilin max. hızı 150 km/h ile sınırlandırılmış. İlk etapta yetersiz gibi görünse de otomobilin şehir yaşamı için tasarlandığı düşünüldüğünde açıkçası çok sorun yaşamıyorsunuz.
En önemli özelliklerden biri olduğunu düşündüğüm 2 modlu rejeneratif enerji kazanım sistemi. Otomobilin gaz pedalından ayağınızı çektiğiniz an alternatör gibi çalışan geri kazanım sistemi motor freni yaparak otomobilin belirgin bir şekilde ayrıca frenleme yapmanıza ihtiyaç duymadan yavaşlamanızı sağlıyor. Akıcı trafikte ayağınızı gaz pedalından çektiğiniz an araç belirgin şekilde durma eğilimine giriyor. Burada şunu belirtmek isterim, otomobilde etkili bir motor freni sistemi olduğundan normal fren sistemi performansı diğer MINI otomobillere göre daha düşük. Bu yüzden akıcı trafikte önünüzdeki otomobil ile olan mesafenize dikkat etmeniz gerekiyor. Ben 3 günde alıştım sisteme
1.Menzil ve Şarj.